Eski bir halkla ilişkiler uzmanı, gazeteci ve akademisyene göre ünlü futbolcu Muhammed Salah’ın İsrail-Gazze savaşına verdiği tepki, sporun ileride bu konuda alması gereken tutuma bir örnek oluşturdu.
Liverpool ve Mısır Milli Takımı’nın forvet oyuncusu, geçen ay Gazze’deki bir hastanede yüzlerce kişinin ölümüne neden olan patlamanın ardından “dünya liderlerine, masum insanların daha fazla katledilmesini önlemek için bir araya gelme” çağrısı yaptı.
31 yaşındaki oyuncu, hem İngiltere hem de ABD yönetimleri tarafından “terör örgütü” ilan edilen Hamas ve İsrail arasında süren savaşla ilgili, yüksek profilli sosyal medya hesaplarından yorum yapan çok sayıda sporcudan biriydi.
Savaş, Hamas üyelerinin 7 Ekim’de Gazze Şeridi’nden İsrail’e daha önce görülmemiş boyutta saldırılar düzenlemesi ve 1.400’den fazla kişinin öldürülmesiyle başladı.
Daha sonra İsrail Ordusu, Gazze’ye misilleme saldırıları yapıp, Hamas’a bağlı sağlık bakanlığına göre 10 binden fazla kişiyi öldürdü.
Staffordshire Üniversitesi’nden kıdemli spor gazeteciliği hocası Ian Bayley, BBC Spor Afrika’ya yaptığı açıklamada, “Salah milliyeti nedeniyle ağır bir taraf tutma baskısı altında olanlara bir örnek” diyor:
“Ama Salah düşünüp, ‘Ben barıştan ve acılara son verilmesinden yanayım’ dedi.”
Bayley, iki kez Yılın Afrikalı Futbolcusu Ödülü alan Salah’ın açıklamasının “bazıları için yeterli olmadığını” ve bu kesimlerin Mısırlı oyuncunun geniş nüfuzunu “daha siyasi bir tutum almakta” kullanması gerektiğini düşündüklerini belirtti:
“En nihayetinde bir mesaj yayımladığında birçok kişi açıklamanın insani tonunu alkışladı, ancak yine de tutumunun daha Arap ve Filistin yanlısı olması gerektiğini düşünenlerce eleştirildi.
“Ama bunu yapamaz çünkü kulübünün bir sosyal medya politikası var.”
Tunuslu tenisçi Ons Jabour’un tutumu ise daha netti.
Dünya sıralamasında yedinci olan Jabour, Meksika’daki WTA finallerinde “Para ödülümün bir kısmını Filistinlilere bağışlamaya karar verdim. Bu siyasi bir mesaj değil, dünyada barış olsun istiyorum” dedi.
Bayley Jabour’un mesajını da memnuniyetle karşılıyor.
Eski halkla ilişkiler uzmanı Bayley, “insani gerekçelerle olduğu ve siyasi olmadığı sürece, insani acıların hafifletilmesine katkı yapan tüm jestlerin alkışlanması gerektiğini” belirtiyor.
Ancak Bayley “Daha zor olanı, savaş görüşleri o kadar kutuplaştırdı ki, herhangi bir jest, ne kadar iyi niyetli olsa da kaçınılmaz olarak hem övgü hem de eleştiri alacak” diyor.
Peki Salah, Jabeur ve önde gelen Afrikalı sporcuların verdiği tepkiler, sporcuların kendilerini içinde buldukları siyasi tutumlar hakkında nasıl ipuçları veriyor?
Ayrıca, platformlarını büyük meselelerle ilgili görüşlerini ifade etmelerinin ne gibi tehlikeleri var?
İşleri değiştiren sosyal medya
7 Ekim’de savaşın başlamasından bu yana Afrika genelinde, özellikle Kuzey Afrika’da spor kulüpleri, oyuncular ve taraftarlar Filistin davasına büyük bir destek verdi.
Cezayir Milli Futbol Takımı, 12 Ekim’de Cabo Verde ile oynadığı hazırlık maçında, sahaya Filistin direnişiyle özdeşleşen kefiyelerle yürüdü ve kaptan Riyad Mahrez’in de aralarında olduğu oyuncular sahada Filistin bayrağı açtı.
Cezayirli spor gazetecisi Maher Mezahi “Cezayirli ünlüler arasında, Filistin’e destek vermeyen ya da en azından Filistin’de çekilen acılara değinmeyen neredeyse hiç kimse olmadı” diyor.
“Anlamanız gereken şu; Cezayir, Fransızlar ve 1962 itibariyle ülkede bulunan bir milyon Avrupalı yerleşimci tarafından 132 yıl boyunca sömürüldü. Bir çok Cezayirli, Filistin’in halini geçmişleriyle özdeşleştiriyor.”
Mezahi, Salah’ın açıklamasının “bir ünlünün konuşma baskısı altına alınmasındaki en ilginç dinamiklerden” biri olduğunu vurguluyor.
Kenya’daki sosyal medya stratejileri uzmanı Carol Kimutai de, baskının günümüz dünyasından kaynakladığını söylüyor.
BBC Spor Afrika’ya konuşan Kimutai “Irkçılık, cinsellik, savaş, din, kürtaj vb. gibi konular gündeme geldiğinde spor yıldızları konuşup, konuşmamayı seçebiliyor” diyor:
“Ama mesele biraz daha yakın bir yerde olduğunda, kamuoyu ilgili yıldızın konuşmasını bekleyecektir.
“Gazze, Salah’a yakın bir yer. Bu da açık bir şekilde, Salah gibi oyuncuların spor kariyerlerinde nasıl birçok farklı çıkar arasında yolunu bulması gerektiğini gösteriyor.”
Gazze, Liverpool formalı yıldızın Mısır’daki memleketi Nagir kentine 350 kilometreden daha yakın mesafede. Peki Salah Filistinlilerin canını korumak için itidal çağrısı yaparken, Premier Lig Kulübü Crystal Palace’ın İsrail’e destek vermesi şaşırtıcı mı?
Spor ve ekonomi jeopolitiği alanındaki önde gelen profesörlerden birine göre pek değil.
Skema İşletme Okulu’ndan Simon Chadwick “Kulübün sahiplerindeni ikisi Yahudi ve üçüncüsü de Amerika’daki Yahudi toplumuyla çok güçlü bağları olan bir isim” diyor:
“Kulüplere kimlerin sahip olduğu ve kulüplerin kültürleri çok önemli. Dolasıyla böyle farklı yaklaşımlar görüyoruz.”
2012 Brezilya Olimpiyatları’nda madalya kazanan İsrailli sporcu Felipe Kitadai ülkesine “sevgisini ve tüm desteğini” gösterdi ama son yıllarda yaşadığı ülkeden ayrılmak istediğine dair haberler de var.
İsrailli milli futbolcu Manor Solomon da sosyal medyada Hamas’ı eleştirenlerden.
Rusya’nın Ukrayna işgalinde Kiev’deyken savaşı birinci elden deneyimleyen Tottenham Hotspur formalı oyuncu, İsrail-Gazze savaşı yüzünden ailesinin ve dostlarının nasıl “cehennemi” yaşadığını anlatıyor.
Bayley, “Dinamikleri en çok değiştiren sosyal medya” diyor:
“Bu savaş 30 yıl önce olsaydı, sosyal medyada söylediklerinin doğrudan bir sonucu olarak futbolcular baskı altına girmezdi demek doğru olur.
“Tüm sporcular şimdiye kadar görmediğimiz bir şekilde, tam bir iki arada bir derede, imkansız bir yerde kalma durumu söz konusu.”
Sosyal medya paylaşımlarının tehlikeleri
Üç yıl önce Jabeur siyaseti bir kenara bırakıp, uluslararası bir tenis turnuvasında, Tunus’un tanımadığı bir ülkede, İsrail’de maç yapmayı seçmesinden sonra, sosyal medyada ölüm tehditleri almıştı.
Son dönemde küresel ya da yerel düzeyde siyasi dünyaya değinmek, diğer sporcular için de riskli oldu.
Efsanevi basketbol oyuncusu Lebron James, 7 Ekim’deki Hamas saldırısından sonra İsrail’e destek verdiği paylaşımından sonra karşılaştığı hakaretlerden, BBC olarak yayımlayabileceğimiz ifadeler arasında “satılık, “palyaço”, “yazıklar olsun” vardı.
Boks efsanesi Floyd Mayweather da İsrail’e destek vermesinden sonra aynı muameleyi gördü.
Bazı futbolcular da sosyal medya paylaşımları yüzünden kulüpleri tarafından cezalandırıldı.
Cezayirli defans oyuncusu Youcef Atal, daha sonra silip özür dilediği paylaşımını Yahudi karşıtı bulan Nice kulübü tarafından kadro dışı bırakıldı. Daha sonra, Ligue 1 yönetimi 27 yaşındaki oyuncuya yedi maç ceza verdi.
Noussair Mazraoui, Instagram hesabında paylaştığı Filistin yanlısı bir video nedeniyle eleştiri aldı.
Kulübü Bayern Münih, oyuncuyla “ayrıntılı ve aydınlatıcı bir görüşme” yapıldığını belirtti. Daha sonra da Faslı milli oyuncu “terörün tüm türlerine, nefrete ve şiddete hep karşı olacağını” söyledi.
Geçen hafta da Almanya’da Hollandalı kanat oyuncusu Enver El Gazi, İsrail-Gazze savaşıyla ilgili bir sosyal medya paylaşımından dolayı kontratının Mainz kulübü tarafından feshedildiğini söyledi.
Bundesliga kulübü Mainz’ın Filistin yanlısı olduğuna dair bir algı vardı.
Chadwick “İngiltere’de şu ana dek, Fransa ve Almanya’da olduğu gibi Müslüman oyuncuların Filistin yanlısı açıklamaları nedeniyle kadro dışı bırakıldıklarını görmedik” diyor:
“Ama bu durum devam ettikçe, mesele daha da hassaslaştıkça, bir kulübün, bir oyuncunun, sponsorun ya da kuruluşun, bir tarafı ya da diğerini destekleyen bir tutum alması potansiyeli var.
“21’inci yüzyılda, giderek artan ölçüde futbolu başka meselelerden ayrı tutmayı başaramıyoruz.”
Footbal Palestine internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Bassim Mikdadi’nin, BBC’deki bir podcastte söyledikleri de bu görüşü destekliyor:
“Büyük bir insani kriz durumu yaşanırken, insanlardan yapmalarını isteyebileceğimiz bir şey varsa o da çıkıp, ateşkes çağrısı yapmaları. Bu da siyasi bir tutum değil.
“Futbolcular toplumumuzun bir parçası, dolayısıyla bu çağrıyı yapmaları anlamlı olur.”
Ancak konuşması için baskı görenler her zaman konuşmuyor.
Bayley, görüşlerini kamuoyu önünde açıklayacak kadar cesur olanlara tavsiyeler de veriyor.
Spor ve medya arasındaki ilişkilere derin bir ilgi duyan eski gazeteci “Sporun gücünü ve yüksek profilli spor insanlarının etkileme gücünü asla aklımızdan çıkarmamalıyız” diyor:
“Bir şeyler söylemek istiyorlarsa, kulüplerine danışıp, ne söyleyebilecekleri ya da söyleyemeceklerini tam olarak netleştirdiklerinden emin olmak, oyuncalara kalmış bir şey.”